Rêhevalê me yê hêja Fikret Fuat Kart bîst salên nasdikime. Fikret Fuat Kart, va bû deha salin ku zor û zehmetîyan dikşîne. Fikret Fuat Kart, ji hatina xwe Almanyayê de jî zehmet kişandin. 40 salin di nav însanên Încove de me, min hîng ji bo Fikret F. Kart gotinek xerav nebist. Fikret Fuat Kart, însanekî ji hemû dilê xwe de kar û xebat dikir, timî li pêşiyê bû xwe qet bi şûwa nedigirt û ji bo doza Kurd li Konya û li Încove bi dil û can xizmet dikir. Em wek rêhevalê wî, ew rûmetîya te qet ji bîrnakin. Bi dilekî xemginî dibêjim serê me, serê malbatê giştikan û serê hezkirîyê wî sax bin. Xwedê ji wî razî be û cihê xwe cennet be. Ahmet Gezer.
Değerli arkadaşlar,
Mayıs ayı bizler için acı haberlerin, değerli yoldaşlarımızın ölüm haberlerini aldığımız bir ay oldu. Sırrı abinin töreni devam ederken, Fikret yoldaşımızın acı haberini aldık. Bu tür acı haberler bizleri derinden üzmektedir. Onların yokluğu bizleri üzecek ama, yürüdükleri kutsal yol ve verdikleri mücadele bizler için hep yol gösterici olacaktır. Mücadele direncimizi ve azmimizi artıracaktır.
Fikret yoldaşı yaklaşık 30 yıldır partiden dolayı tanırım. Partimizin her kademesinde görev almış bir arkadaşımızdır. Hiç bir karşılık beklemeden fedakarca çalışmıştır. Yeniceoba belde yönetimi, Cihan beyli ilçe yönetimi ve Konya il yönetiminde yıllarca görev almıştır. Girmiş olduğu bu yoldan düşüncesinden ödün vermeden mücadelesine devam etmiştir. Baskı, şiddet ve tutuklamaların yaşandığı yıllarda, il binamızın basıldığında, kurşunlandığında kapısının kırılıp içeri girildiğinde hep Fikret yoldaşımız vardı. Hiç korkmadan, yılmadan değerlerine sahip çıkarak yoluna devam etti.
Yurt dışına çıktığında dahi, partisine yardım etmeye devam etti. Seçim döneminin dahi sıkışık döneminde dahi partimizin bir çalışanıymış gibi binlerle çalışıyordu ve elinden geleni yapıyordu. Tıkandığımız yerlerde onu arar sorardık.
Kısa süre önce yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Rahata kavuşup ömrünce mücadelesini yurt dışında devam edeyim derken, bu sefer de amansız hastalığa yakalandı ve ebediyete intikal etti.
Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Mücadelesine kaldığı yerden devam etmek bizim borcumuzdur. Nurlar içinde yatsın, kendisine Allah’tan rahmet ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Yine bu anma programı düzenleyen başta PKAN’a ve arkadaşlarına teşekkür ederim.
28.05.2025
Mulla ŞİMŞEK
DEM parti Konya İl Örgütü
Değerli yoldaşım Fikret Fuat Kart,
Fedakar, cesur ve kararlı bir yoldaşımdı. Onu hiç bir sözün, hiç bir yazının tam anlatmaya yetmeyeceğini biliyorum.
Bu kısa ömrüne nice güzellikler kattı. Yeniceoba belde örgütü oluşumundan, Konya il yönetimlerindeki çalışmaları ile her görevde fedakarca var oldu. Acısıyla, tatlısıyla ortak mücadelemiz oldu.
Bir elin parmaklarını geçmeyen cesur, kararlı ve inançlı yoldaşlarımızdandı. Sivil faşist güçlerin parti binamıza saldırdığı o karanlık günde yanı başımda dimdik durdu. Hiçbir baskı, hiçbir tehdit onun inancını, halkına olan bağlılığını sarsamadı. Son telefon görüşmemizde, beni iyileşeceğine ve bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağımıza inandırmıştı. Parti çalışmalarını ailesinin bile önünde tutan, ekonomik sıkıntılara rağmen geri adım atmayan bu yiğit devrimciyi saygı, sevgi ve büyük bir özlemle yüreğimde yaşatma sözü veriyorum. Onun anısı, bize onur ve sorumluluk bırakıyor. Başta ailenin, hepimizin başı sağ olsun…
Fikret yoldaşıma sözüm; inandığı değerleri yaşamsallaştırmaktır. O, bizimle ve mücadelemizle daima yaşayacak.
Yıldızların yoldaşlarına binlerce kez selam olsun…
Anıları önünde saygıyla eğiliyorum…
Direnmek Yaşamaktır…
H. Mehmet Bozdag
Fikret Fuat Kart yoldaşın Ardından
Onurlu bir yaşamın ve mücadele dolu bir yüreğin sahibi olan yoldaşımız Fikret Fuat Kart’ın aramızdan zamansız ayrılışının derin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Fikret arkadaş yalnızca bir yoldaş değil, cesaretin, fedakarlığın ve halkına bağlılığın simgesiydi. O, en zor zamanların insanıydı. Herkesin geri çekildiği anlarda, o her zaman bir adım öne çıkmaktan çekinmedi. Düşünceleri kadar, kararlılığı, vicdanı ve sarsılmaz duruşuyla da çevresine yol gösteren biriydi.
Yeniceoba’da gençleri etrafında toplayabilmesi, yalnızca örgütsel yeteneğiyle değil, sevecenliği, dürüstlüğü ve kararlılığıyla mümkün olmuştu. 2015 Haziran ve Kasım seçimleri arasında Konya HDP İl Binası’na yönelik saldırı sırasında gösterdiği direniş, yalnızca bir mekânı değil, bir inancı ve onuru savunmanın ifadesiydi. Bu, onun üstlendiği sorumluluğun ve ödemeye hazır olduğu bedelin sadece bir örneğiydi.
Almanya’da yeni bir yaşam kurma çabası içindeyken yakalandığı amansız hastalık, ne yazık ki onu bizlerden çok erken kopardı. Ancak son ana kadar mücadelesinden vazgeçmedi. Umudu, dayanışmayı ve morali hep önceledi. Bu da onun ne denli güçlü bir karaktere ve sarsılmaz bir inanca sahip olduğunu bir kez daha bize göstermişti.
Fikret yoldaş, bizlere onurlu yaşamanın ve dimdik durmanın ne demek olduğunu öğretmişti. Artık aramızda olmayabilir ama adı, anısı ve bıraktığı mücadele mirası bizimle birlikte yaşamaya devam edecektir. Yeniceoba’dan Cihanbeyli’ye, Konya’dan Almanya sokaklarına kadar onun izi hep hissedilecek.
Bugün kelimeler anlamını yitirmiş durumda. Söylenebilecek tek şey, sessizce bırakılan bir damla gözyaşıdır.
Fikret arkadaşımızın zamansız vedası nedeniyle; başta ailesi olmak üzere tüm dostlarına, yoldaşlarına ve Kürt halkına başsağlığı diliyorum. Bu acı, hepimizin ortak acısıdır. Seni unutmayacağız yoldaşım. Toprak seni incitmesin, anın gönüllerde yaşamaya devam etsin.
Vahdi Çelik
FİKRET FUAT’ın ARDINDAN … adil değil er gidene Azrail ama gidenin bir şansı var giden, tabutu taşınandır tabut taşıyan değil … Şair “Her ölüm erken ölümdür.” Demiş Fikret. İçinde itiraz gizli “erken” sözcüğü, seninkini ifadeye yeterli mi bilmiyorum? Bu dizeyi acıyan yanımıza sürüp sararak belleğimize emanet edelim şimdilik… … Senin şahsında, zindanlarda, sürgünlerde, sokaklarda, saklı karanlığın soğuk gölgelerinde hayatından olanlara da yazıyorum. İnsan Fikret, insan, karanlığıyla-aydınlığıyla, iyiliğiyle-kötülüğüyle insan… Zamanın milyonlarca yıllık emeğiyle, ince işçiliğiyle, her birimiz bir insan olarak doğarız bilirsin, elbet bilir herkes. Evrim geçmişimizle daha doğarken hazıra konarız. Bunun yetmediğini çoğumuz bilmez, bilmez ama sen bilirsin, yoldaşların bilir… Bir göz açımlığı bu ömür içinde çok azımız insanlaşma süreci yaşarız. Soru sorarız, yanıt ararız, ‘Bir kalınlıktan incelme’ serüvenimizi kuşatmalara rağmen sürdürürüz. Sen Fikret Fuat, bu serüveni sürdürürken gittin… Geride kalan yolun adı hakikatti. O hani menzil kaygısız yürüdüğümüz hakikat yolu… Yol senin için geride kaldı ama yolcusuz kalmaz, kalmayacak. Zor bir coğrafyaya doğmuştun Fikret… Âdemoğlu’nun yani insanın kahredici hallerinin Kapitalist Modernite’yle; Kapitalist Modernite’nin, taşlaşmış gelenek, el yapımı din, kanırtıcı cehalet ve zulümle buluştuğu bir coğrafyada… “Kader” denilen ama adı ‘keder’e tashih edilen coğrafyada… Oysa doğusunda uygarlığın, batısında felsefenin doğmuş olduğu bir yerin çocuğuydun… Evet, uygarlığı doğuran Zağroslar’ın çocuğuyken, uzak eteklerine savrulmuştun! “Tek dişi kalmış”, ölümü emzirip büyüten, barbarlığı mutlandıran eteklerine savrulmuştun; tarihin rüzgârı ve sevgili halkının diğerkâmlığıyla savrulmuştun… Felsefesiz, sorusuz-sorgusuz, renklerden siyahın hâkim olduğu yerlere… Orda görmek, orda duymak, orda işitmek, orda akıl, orda duygu mutlu olamazdı. O mutsuzluktan doğan boşluğu doldurursa itiraz doldurmalıydı! Tam anlamıyla olmasa da doldurdu! Sen işte Fikret, benzerlerinle orda, itiraz edenler hanesindeydin… ‘Ben’den sıyrılıp, ‘Biz’ olma yoluna açılıyordu o hanenin kapısı… Şimdi artık bu yerlerde değilsin. Karnında keşkeler, kalbinde halkına ve insanlığa dair hayallerle, yarım yaşanmış bir hayatı geride bırakarak, eksik eksik gittin… Eksik çünkü bu ülkeyi, özgürlük, barış, adalet ve eşitlikle buluşturmak isteyenlerle birlikte, “varlıklı olanlar”la değil “var olmayı” tercih edenlerle birlikteydin. Böylelikle dünyalıktan, mülkiyet hazlarından azade bir hayatın içindeydin ve bu bir sonuçtu! Mucizevi evrende mucizevi bir varlıkken, hırsın çöplüğüne çevrilen fena dünyada, iyi, mütevazı bir hayat çok görüldü, sana ve benzerlerine… Şöyle kıyısından bir minderlik yer, dünyaya sığmayan kemirgenlerce altından çekildi. ‘Hayatla aldatıldık’ mı Fikret, bilmiyorum? Bilmiyorum ama senin alacaklı olduğunu biliyorum. Sen ve senin gibi mütevazı direnişçiler, insanlık ve gelecek hayaliyle yorgun düşenler, bu dünyadan, bu hayattan alacaklı… Şimdi sen, yaşarken sana daraltılan yerin yüzünde değil, altındasın. Ne kadar kolay kuruluyor bu cümle değil mi? Geçen hafta telefonda sesini duyduğumda, sözcüklerin ölüm kokmuyor, hâlâ hayatı tekrarlıyordu. Bilinçaltındaki hazır mirası, kendi kazanımı olan bilinçle zenginleştirmiş bir varlık, ölüm adlı gitmekliğe, ölüm adlı yokluğa yakışmayan bir varlık, sen, Fikret, şimdi cismen aramızda değilsin! Ne kolay bir cümle… ama ne kadar kahredici ne kadar anlam yorucu ne kadar yanıtsız sorular yüklü bir cümle! Ağırlığıyla altında sözcükleri ezilen, harfleri canından olan bir cümle! Güle güle Fikret! Sana barış borçlu yoldaşların, ödemeye çalışacaklar… Hayaldaşların sana özgürlük borçlu, bir gün tahsil edeceksin… Çoğu suçun, ikiliğin, savaşın, ahlaksızlığın mümbit toprağı mülkiyete, şimdi yattığın yerdekiler acı acı gülüyorlar… Sana ve senin benzerlerine, tabii ki geleceğe, tabii ki insanlığa, tabii ki kurda kuşa, börtü böceğe, toprağa, topraktaki bakteriye, mülkiyetsiz bir ülke, mülkiyetsiz bir dünya borçluyuz, bir gün bu borcu ifa edeceğiz Fikret! O ülkenin sınırı yok, varsa maviden, buluttan-sudan… O ülkenin bir adı var, var ama bir de Zarokistan olsun! Senin şahsında, zindanlarda, sürgünlerde, sokaklarda, saklı karanlığın soğuk gölgelerinde hayatından olanlara da yazdım, selamımıza sarıyorum, onlara ilet lütfen! Huzurla uyu, nurlarda uyu sevgili Fikret… ve cennette uyan… Senin de dostun olan senin gibi erken yitirdiğimiz yoldaşımız, kuzenim-kardeşim Bilal Sarıkuş için yazdığım bir şiiri buraya düşüyorum; sevgili oğlun Mazlum yazmış, okuyor da ailenizin acılı hissiyatına tercüman oluyormuş gibi düşünülsün lütfen! Oxir be hevale delal, oxir be!
AH
yok kuracağım bir cümle
ne varsa bir ah’a sığsın
susacağım bütün gücümle
susacağım bütün gücümle
yok dökecek yaş, diyecek bir sözüm
gözyaşı gitsin ah’a sığınsın
toprak kapaklı gözüm
toprak kapaklı gözüm
ah içindeyim bir ah içinde
dünyayı düreceğim üç gün
ah sandığına siyah içinde
ah sandığına siyah içinde
Şair Ömer Faruk Hatipoğlu
Bu şiiri Fikret Fuat Kart kardeşim için yazdım.
Bırakıp Gittin
Ben yanayım dostlar yanmasın dedin,
Kimse beni korkak sanmasın dedin,
Dimdik ayaktayım kimse aldanmasın dedin,
Ne oldu da bir kuşluk vakti sevdiklerini bırakıp gittin.
Takıldın Sırrı Sürreya nın izine,
Daha doymadan başını koyup yarın dizine,
Sen bir kılçıktın düşmanın gözüne gözüne,
İnadına haber vermeden gittin.
Dağların ülkesinde yakında şafak ataçak,
Kürdün aydınlık sabahı doğacak,
Dostlar o zaman seni nasıl da anacak ,
Ama gönlümü soğuk topraklara takıp gittin.
Halil Küçükyildiz