Tarihsel Arka Plan
Orta Anadolu Kürtlerinin siyasi tutum ve tercihlerini irdelemek için onların Osmanlı´dan Cumhuriyet´e, Anadolu’ya sürgün serüvenlerinden bahsetmek gerekir.
Tarihi yazmak, sürgünü, sürgünün sebep ve sonuçlarını araştırmak tarihçilerin ve uzmanların görevi olmakla beraber ben burada kısa bazı belirlemelerde bulunarak geçeceğim.
Göç/Sürgün konusunda yapılan çalışmalarda ortaya çıkan baskın görüş; Orta Anadolu Kürtlerinin bugünkü varlığı, sıradan bir göç değildir; kendi topraklarını bilerek ve isteyerek terk etmemişlerdir. Osmanlı´dan Cumhuriyet´e devrolan merkezi devlet politikalarının bir sonucu olan sürgündür.
Göç ile sürgün çok farklı olaylardır. Göçte, rıza, hazırlık, planlama, zaman ve ihtiyaç duyulan eşyalarını yanına alma vardır. Sürgünde ise, ani, plansız, rıza dışı, o anda alabilecek eşyaları yanına almak vardır.
Ret, inkâr, sürgün ve asimilasyon ve Osmanlı Devleti’nin son döneminde uygulanmaya konulmuş İskân Politikalarının hedefinde temel olarak Kürtler vardı.
İskân politikası, fethedilen topraklara, Osmanlıdaki Türkleri yerleştirmek suretiyle oraları Türkleştirmeye çalışmak, yine fethedilen yerlerde sorun çıkarma ihtimali olan ailelerin, Anadolu’ya sürgün edilip karışıklık çıkma ihtimalini azaltma şeklinde de olabilmiştir.
Özellikle Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail’in Çaldıran Savaşı öncesinde başlayan Alevi, Alevi-Kürt katliamları sürgünlere sebep olmuştur. Buradan 1639 Kasrı Şirin Anlaşmasına kadar yarı-özerk bir statüsü olan Kürtler, Kürdistan’ı ikiye bölen bu anlaşmayla daha fazla Osmanlıya bağlanmıştır. Osmanlının son dönemindeki merkezileşme çabaları ile hem bu yarı-özerklik hem de Kürt Mirlikleri ortadan kaldırılması süreci başlamıştır. Cumhuriyet ile ‘aslında Kürtlerin hiç var olmadığı’ bir süreç başladı.
Aşiretlerinin Osmanlı tarafından merkezi otoriteye bağlanma süreci de zamanla yer değiştirme ve sürgün uygulamalarına dönüşmüştür.
Çoğunluğu Milan, Reşwan, Şexbizini olan Orta Anadolu Kürtleri Kırşehir, Aksaray, Koçhisar, Konya, Kulu, Cihanbeyli, Haymana, Bala, Polatlı, Kırıkkale, Ankara, Çorum, Yozgat, Sivas gibi il ve ilçelere Türkleştirme ve nüfusu homojenleştirme amacı ile Türk nüfusla iç içe yerleştirilmiştir.
Bu durum daha sonra Cumhuriyet döneminde ulus-devlet inşa sürecinde kültürel asimilasyon politikalarının zeminini oluşturmuştur.
Cumhuriyet döneminde bu nüfusun geri dönüşü yasaklanmış, dönemin Şark Islahat Planı ve Umumi Müfettişlik politikaları Kürdistan’daki Kürt nüfusu denetim altında tutarken Orta Anadolu’daki Kürtlerin varlığı büyük ölçüde görünmez kılınmıştır.
Demografik ve Sosyolojik Yapı: Orta Anadolu Kürtlerinin Toplumsal Dokusu
Köklerinden koparılıp Kürdistan dışına, Toroslara doğru sürülen ve uzun ve meşakkatli bir süreçten sonra Orta Anadolu’ya yerleştirilen Kürtler sürgünün ağır travmalarını uzun süre üzerlerinden atamamışlardır. Bu kadar yakın bir tarih olmasına rağmen haklarında çok şeyin bilinmemesi çekilen acılar, verilen bedeller, kan, gözyaşı ve kalanları korumaya yönelik bir suskunluk halinden başka bir şey değildir.
Orta Anadolu Kürtleri Anadolu’da genellikle kırsalda, köy ve yaylalarda yaşamış, tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Kendi aralarında kapalı bir topluluk olarak yaşamaları asimilasyonu geciktirmiştir. Kırsal yaşam, dil ve kültürün korunmasına imkân sağlamıştır.
Devletin muazzam ret-inkâr-asimilasyon politikalarına maruz kalmış Orta Anadolu Kürtler bu uygulamaları boşa çıkararak, kendileri olarak kalmayı başararak adeta, ‘Bir halkın asimilasyonla yok edilemeyeceğinin ispatı’ olmuşlardır
Asimilasyon Katmanları: Dil, Kültür ve Siyasal Görünmezlik
Sanayinin ve Üretim araçlarının değişip gelişmeleri ile birlikte şehirlere ve çevredeki yerli halklarla ilişkiler başlamış, Tarımda makinalaşma ile birlikte insan gücüne ihtiyacın azalması üzerine çocuklarını ailelerinin ekonomisine katkıda bulunması amacı ile şehirlere okumaları için göndermişler ve giderek Avrupa’ya da işçi olarak göç vermişlerdir.
Bu durum asimilasyonu hızlandırmış ama Avrupa’daki ilişkiler sayesinde Kürtlük bilincini büyütmüştür.
Bugün ikinci ve üçüncü kuşak Orta Anadolu Kürtlerinin Kürtçesi asimilasyonun son aşamasına doğru gidildiğini gösteriyor: “mecburi iki dillilik dönemi” yani Türkçe olmaksızın kendini Kürtçe ifade edememe dönemi.
Dil kaybı yalnız iletişim aracı kaybı değil kollektif hafızanın ve aidiyet duygusunun azalmasıdır
Keza kültürel etkileşim geleneksel müzik formları, masallar, ata sözleri ve halk dansları da unutulmakta.
Bu kayıplar siyasal görünmezlikle de tamamlanınca inanılmaz bir tehlike arz etmektedir.
Buna rağmen aşiretsel bağlarımız, ailevi ve evlilik yapılarımız, cenaze ve düğün ritüellerinde Kürtçe stran ve ağıtların söylenmesi, kültürel kodlarımız halen güçlü ve kendilerini koruyacak düzeyde olduğunu göstermektedir.
Orta Anadolu Kürtleri asimilasyonun bugün daha hızlı yayıldığını ve asimilasyona karşı ciddi bir mücadele geliştirilmez ise kimliksel olarak yok olma ile karşı karşıya kaldığımızın farkındadırlar.
Asimilasyona karşı mücadele amacı ile Avrupa’da yaşayan Orta Anadolu Kürtleri, Platforma Kurdên Anatoliya Navîn, (PKAN)’ı kurdular, aynı dönemde Türkiye’de Komkurd kuruldu, ancak kısa sürede kapatıldı.
Orta Anadolu Kürtlerinin, Asimilasyon ile mücadele adına sürekli bir arayış ve organizasyon çabaları olmuştur. PKAN gün be gün gelişip yaygınlaşmakta, halkın içerisinde takdire şayan bir ilgi görmekte ve önemli çalışmalara imza atmaktadır
Siyasal Tercihleri ve Demokrasi İhtiyacı
Orta Anadolu Kürtlerinin siyasal tercihleri, tarihsel travmalarla biçimlenmiştir. Kürdistan’da Osmanlıya karşı ilk başkaldıran bu topluluk yaşadığı sürgün ve verdiği bedellerden sonra yaşadıkları travmanın etkisinden uzun süre kurtulamamışlar. Siyasal olarak görünmezlik halinde kalmışlardır.
1960’lı yıllardan itibaren üniversitelerdeki Orta Anadolu Kürtleri, Kürdistanlı arkadaşları ile ilişkilendiler, 1970’li yıllardan itibaren Orta Anadolulu Kürt üniversite gençliği siyasi çalışmalara girdi.
Hemen hemen her Kürt orjinli fraksiyonlar Orta Anadolu Kürtlerinden üye veya sempatizan aldı.
1980’li yıllardan itibaren yüzünü Kürt Özgürlük hareketine dönerek siyaset yaptılar.
Yaşadıkları coğrafyanın milliyetçi eğilimlerinin yüksek olması, Orta Anadolu Kürtlerinin Kürt siyaseti ile ilişkilenme biçimlerini olumsuz etkilemiş olmakla beraber yine de Kürt siyasal mücadelesine önemli ölçüde ilgili ve destek sunmuşlardır.
Orta Anadolu Kürtleri siyasete geç ama güçlü girdiler.
Eğitim seviyeleri yüksek, en az iki dil (Kürtçe, Türkçe) bilen, siyasete bilerek-isteyerek-inandığı değerler adına giren Orta Anadolu Kürtleri, Ankara siyasetinden çok iyi anlayan, yüzünü Diyarbakır’a çevirerek siyaset yapmışlardır.
12 Eylül sonrası SODEP, SHP ile siyasal çalışmalara başlayan ve o yıllarda Kürtlük bilinçlerini ön planda tutan öncü kadrolar bölgede müthiş bir Kürt uyanışını ortaya çıkartmışlardır.
Bu topluluk kısa sürede HEP-DEP-HADEP ve devamındaki partilere önemli ölçüde destek vermiş, Murat Bozlak, Faik Candan, Leyla Güven gibi değerleri Kürt siyasetine kazandırmıştır.
Orta Anadolu Kürtleri, tarihsel olarak yaşanan sürgün ve asimilasyon süreçlerinin şekillendirdiği bir kimlik bilinci ile, insan hak ve özgürlükleri, demokrasi mücadelesinin asli savunucuları olmuşlardır
Türkiye’de insan hak ve özgürlükleri ile legal-demokratik mücadeleden umudunu kesen gençlerimizden 90’lı yıllarda üniversitelerden minibüslerle, otobüslerle toplu olarak yola çıkıp PKK’ye katılanlar oldu. Kürt mücadelesine hem ülkede hem dağda hem de Avrupa’da destek verildi. Büyük bedeller ödendi, yüzlerce şehit verildi.
Orta Anadolu Kürtleri kendi varlık mücadelelerini Kürt özgürlük mücadelesinden ayrı tutmadılar. Bulundukları alanları yurtları olarak kabul ettiler ve özgün durumlarını Kürt Mücadelesinin önüne koymadılar.
Bu durumları Kürt hareketi tarafından takdirle karşılandı; Orta Anadolu Kürtlerine sürekli bir ilgi ve destek sunuldu, değer verildi. Son olarak KNK kongresinde Orta Anadolulu Kürtlerden KNK üyesi arkadaşlarımız Çözüm Süreci ile ilgili değerlendirmeleri ve Orta Anadolu Kürtlerinin durumları ile ilgili bilgi ve değerlendirmelerde bulundular
Barış Süreci ve sessizlikten Temsile doğru
Sayın Devlet Bahçeli ile başlayan sayın Abdullah Öcalan’ın çağırısı ve PKK’nin silahları bırakması ve kendini feshi ile devam eden Barış Ve Demokratik Toplum Süreci Türkiye halklarını yeniden heyecanlandırmıştır.
Yukarıda uzun uzadıya anlatmaya çalıştığımız gibi, Tarih boyunca Sürgün ve Asimilasyonun nesnesi olmuş Orta Anadolu Kürtleri daha da heyecanlanmışlardır.
İhtiyaçları olan insan hak ve özgürlükleri, demokrasi, barış ve kardeşliğin Orta Anadolu Kürtleri arasında önemi daha da büyüktür. Bu kavramlar, onların siyasetinin ana konuları olup uzmanlık alanlarıdır. Barış ve Demokrasi Orta Anadolu Kürtlerinin en önemli siyasi argümanlarıdır.
Kürtlerin doğuştan sahip olduğu hiçbir hakkın tartışma konusu yapılmadan, anayasal yoldan teslim edilmesini savunurlar. Kimliklerine önem verirler. Kendilerine ne söylersen söyle Kürtlüklerine asla laf söyletmezler.
Türkiye’de Kürt meselesinin çözümüne dair yürütülen tartışmalarda gözden kaçan bir aktör varsa o da Orta Anadolu Kürtleridir. Onların deneyimleri sadece geçmişe dair bir hikâye değil, aynı zamanda çoğulculuğa dayalı yeni bir gelecek vizyonunun da parçasıdır.
Barış sürecinde biz Orta Anadolu Kürtleri, ’bu süreçte biz de varız! Bu konuda iddialıyız!’ diyebilmeliyiz. Çünkü bu bizim yıllardır ağır bedellerle verdiğimiz ‘var olma’ mücadelesini zafer ve demokrasi ile sonlandırma merhalesidir.
2025.06.06
HASAN BOZLAK